EMİNÖNÜ
İstanbul’da yaşıyor olsak bile eğer günlük rotamızın üstünde değilse çoğumuz için Eminönü’ne gitmek bir işimizin düşmesini gerektirir. Buna rağmen ancak Eminönü gibi semtlere gittiğimizde anlarız nasıl kozmopolit bir şehirde yaşadığımızı… Oysa bu tarihi yer, şehre gelmiş yerli yabancı turistlerin ilk sıralarındadır. Sanıyoruz ki Eminönü İstanbul’da bir semttir demek kadar, Eminönü, sınırları içinde küçük bir İstanbul yaşatır demek de doğru bir cümledir. Gelin bir günümüzü olduğu gibi Eminönü’ne ayıralım ve sadece semtin değil İstanbul’un da havasını soluyabileceğimiz 8 önerimizden söz edelim.
Eminönü’ne yapılan bir gezi balık-ekmek ile başlamamış ise balık-ekmekle bitmelidir. Çünkü 1950’li yıllardan beri sahilde yer alan balık ekmek tekneleri semtin hinterlandı gibidir ve adeta geleneksel bir kültüre dönüşmüş vaziyettedir. Kıyıdaki küçük masalara oturarak balık-ekmek yemeden yola devam etmek hayatınızın bir yerinde pişmanlık sebebi olabilir.
Eminönü kalabalığı hatta açık konuşalım keşmekeşi ile meşhurdur. Ama tam meydanında sizi alabildiğine sakinleştirecek, huzur yükleyecek bir mabetle karşılar. Yeni Camii mimari yapısı, iç mekânda turkuaz, mavi, beyaz renklerin hâkim olduğu İznik çinileri ve geniş avlusu ile mutlaka görmeniz gereken bir yerdir. Avlusunu insanlarla paylaşan güvercinleri beslemek ise başlı başına hayat veren bir eylemdir.
